1 Eylül 2011 Perşembe
Mutsuz-uz-..
Elde etmek istemedim hiç birşeyi.. Kimseyi.. Sadece yaşamak istedim.. Kimseye dokunmadım, kimseye.. Zararım olmadı tamam oldu ama isteyerek yapmadım.. Anlaşılmadım hiç bir zaman. Anlatmaya çalıştım ' Çok basit herşey yeter ki isteyelim yeter ki kendini tanı ' dedim. Ama herkes herşey karmakarışık gibi davranıyor öyle yaşıyor.. Ya istersin ya istemezsin! Nettir herşey. Bilemiyorsanda aradaysanda öyle davranırsın çözmeye çalışırsın sadece netlik kazandırmak için.. Herkesten yoruldum.. İnsanların pskolojilerini anlayıp ' Olabilir ' demekten ' Olasılıksız ' diye birşey yoktur diye kendimi avutmaktan.. Yormayın, beynimin içini bana bırakın.. Kendi kendime konuşmaktan, seneryolarımdan, görüpte söyleyememekten ' Yeter artık ya kör mü yoksa salak mı sanıyorsun beni? ' diye bağıramamaktan, isyan edememekten, nefes alamamaktan yoruldum anlasanıza.. Hepiniz bencilsiniz her biriniz ayrı ayrı egolarınızla bana savaş açmış gibi üstüme geliyorsunuz. Ego insanın şeytanı değil, sizin egolarınız, karışıklığınız benim canımı acıtan, beynimi uyuşturan, ellerimi karıncalandıran zayıf noktam..
Yine beynimle savaş veriyorum.. Uyuşmaması,
kendinden geçip krize zemin hazırlamaması tekrar
başa sarmaması için.. Yazılar yazıyorum oyüzden
kendimi anlatabildiğim, içimdeki sesi duyurabildiğim
hemde kimsenin okumayacağını bile bile sadece kendime yazıyorum.. Çünkü size hiçbir şey anlatmak gelmiyor içimden.. Anlattıkça sensizleşmekten korkuyorum. Korktukça saçmalıyorum. Saçmaladıkça dibe en karanlığa doğru düşüyorum. Bass jump gibi kendini kendi içinde en yukardan sonsuz boşluğa bırakıyorsun. Ama ne adrenalin var nede heyecan.. Zaten yeniden diriliş için ya da yaşadığını tekrardan hissetmek için yapmıyorsun bu sefer sadece daha fazla yükselemiyorsun katlanamıyorsun kendine kendini bırakıyorsun ruhsuzlaşıyorsun artık acımıyor diyorsun acımıyor da zaten gerçekten. Hatta haz almaya başlıyorsun. Düşüşlerin sana zevk veriyor çünkü dayanacak ne gücün nede anlam vermeye çalışacak bir beynin kalıyor geriye ve sana en kolay gelen şeyi yapıveriyorsun bırakıyorsun uçurumundan kendini gözlerini kapatıp.. Gözlerimi neden kapatıyorum ki aslında görecek birşey yok çünkü zaten zifiri karanlık ve ben karanlıktan korkarım.. Ama onu bile yenerim sen elini uzatırsan sadece sevdiğini hissettirirsen.Olmayan birşeyi hissettirmekte zor olsa gerek.
Ama sensizleşirken her geçen gün içimde karanlık büyüyor tüm bedenimi kaplıyor.
İyiydim böyle sen yokken derviş gibi yollarda insanlarla farklı hikayelerin içindeydim. Şimde yine bir yere mıhlanmış gibi sabitim kaçamıyorum sevgisizliğinden hatta daha da çok sokulasım geliyor yinede benim olmayan sıcaklığına.
Bazen sana sarılıp senin için hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum.. İşte ozaman kendime çok gülüyorum ' sana sarılıp senin için ağlamak ' ya da ' Ne kadar yakın O kadar uzak '.. Milyonlarca kelime var kafamın içinde onları cümleye çevirdiğimde tarif edilemez bir yoğunluk oluşuyor bir boyuttan diğerine geçmek gibi sonra kafamın içinde yaşattığım, söylendiğim, ağladığım, söyleyemediklerimi herkeze en çokta sana duyurmaya çalışırcasına bağırdığım sonra yine ağladığım sonra hatta senden ayrıldığım daha doğrusu senin eninde sonunda yapacağın ayrılığın seneryosunu ve ondan da sonrasını yazıyorum, oynuyorum ve acı çekiyorum..
Resim çizemem ben ellerim sadece tellerle bass seslerine aşinadır. Oyüzden burda da çok şatafatlı bir fotoğraf koymadım çünkü bana ' Mutsuzluğun resmini çizer misin? ' deseler ki deseler gülerim çok saçma ama tut ki deseler en fazla üzülen surat çizerim onlara. Çok yalın ve net! Benimde istediğim yaşadığımda bu kadar zaten..
Yalnızlığa alışmalı bavullarımı her daim hazır tutmalıyım sanırım! Ne zaman bilmiyorum yakın ya da uzak oda fark etmez ama eninde sonunda elimde biletim sırtımda çantam kendimden kaçamadan hayattan kaçmaya çalışacağım bilmediğim daha önce görmediğim bir şehirde yine!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)